Göç ve Göç Edenin Psikolojik İyilik Hali
- pskcemarslan5
- 7 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Şub
“Göç ve Göç Eden Bireyin Psikolojik İyilik Hâli” başlığı altında göçün bireysel, aile ve toplumsal etkilerini, psikolojik iyilik hâlini korumaya yönelik yaklaşımları ele alacağım yazı dizisinin ilk yazısını kaleme almaktayım. Son dönemde gündelik yaşamımızda oldukça duyduğumuz göç, göçmenlik kavramları yaşamımızda daha da önemli bir noktaya geldi. Kendimizden, aile üyelerimizden veya çevremizdeki insanlardan duyduğumuz göç deneyimlerini anlamak, yorumlamak ve deneyime dair sorunları çözümlemek için interaktif bir tartışmaya alan açmayı amaçlamaktayım.
Göç, içinde taşıdığı amaçlar doğrultusunda, doğulan yerden yurtiçinde başka bir bölgeye göçü (iç göç) veya anayurttan ayrılarak başka bir yurda gerçekleştirilen (dış göç) nüfus hareketi olarak tanımlanır. Göç, içerisinde çalışma, yerleşme veya yerleşme gibi amaçları barındırır (Ilgar ve Coşgun Ilgar, 2015). Amaçlar değişiklik gösterse, en iyi koşullar altında gerçekleşiyor olsa da göç hali travmatik bir olay olarak görülür ve bu bağlamda diğer travmatik olaylar gibi yas sürecini harekete geçirir. Yaşanılan göç deneyimi ruhsallıkla ilişkili belirleyici unsurları taşır (Akhtar, 2018). Bu unsurları,
1. Göç durumunun koşulları ve sebepleri
2. Duygusal ve sosyal kaynaklara erişim
3. Göçün gerçekleştiği yaş
4. Bireyin göç etmeden önceki kişilik örüntüsü
5. Göç edilen ülkenin yapısal durumu
6. Göçün gerçekleştiği ülke ile terk edilen ülke arasındaki kültürel farklılığın oranı
7. Göç edilen ülkede yaşayanlar tarafından karşılanma
8. Göç edilen ülkedeki yetkin olma deneyimi
9. Yeni ülkede doğan çocuklar olarak sıralayabiliriz.
Bununla birlikte bedensel özelliklerin göçteki rolü, cinsiyet faktörü, evlilik ile göç ilişkisi, yasal statünün etkisi, homoseksüellik ve göç ve rüyalar da inceleyebileceğimiz diğer unsurlar olarak konumuzu kapsamaktadır.
Göç, özellikle bir ülkeden başka bir ülkeye gerçekleşmişse, bireyin kimliğinde önemli etkilerini uzun bir süre gözlemleyebiliriz. Bu karmaşık bir psikososyal süreçtir. Bir kişinin ülkesin terk etmesi, daha önce de belirtildiği gibi en iyi koşullarda da olsa, kurtuluş olarak görülse de veya kişiye oldukça iyi bir refah yaşatsa da beraberinde derin kayıpları da getirir. Bu kaybı yalnızca sevilen kişilerden ayrılık olarak değil, alışagelmiş yiyeceklerden, kültürel alışkanlıklardan, müziklerden ve dilinden de ayrılığı barındırır. Ayrıldığımız ve kaybettiğimiz tüm bu olanaklarla birlikte, yeni ülkenin alışagelmemiş yemek kültürüyle, belki ilk defa duyulacak şarkılarla, değişen siyasi tartışmalarla, farklı bir dilin günün her anında kullanmak zorunda olmakla, içselleştirilmemiş geleneklerle, ruhsal olarak aidiyet duyulmamış tarihsel geçmişle karşılaşırız. Bu manzara karşısında korku ve kaygı duymak oldukça normaldir. Açıkçası tüm bu ayrılık ve kayıp anlatısı manzarayı boğuklaştırıyor. Ancak yaşadığımız kayıplar aynı zamanda ruhsal gelişim ve değişim için fırsat niteliği de taşımaktadır. Hartmann, göçü şöyle tanımlar; göç öngürülebilir ortalama çevreden, tuhaf ve kestirelemez olana doğru ani bir değişiklikle sonuçlanır (Hartmann, 1939).
Düzenli ve kısa aralıklarla kaleme alacağım yazı dizisinin ilk yazısını böyle bir girişle bitiriyorum. Yazının başında da belirttiğim gibi, bu yazı dizisi interaktif tartışmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla akla gelen soru, katkı ve tartışmaya açılmasını arzu ettiğiniz bir konuyu tarafıma ulaştırabilirsiniz.
Klinik Psikolog Cem Arslan
Akhtar, S. (2018). Göç ve Kimlik. Sfenks Kitap.
Hartmann, H. (1958). Ego Psychology and the Problem of Adaptation. (D. Rapaport, Ed.). New York: International Universities Press. (Orijinal basım tarihi: 1939).
Ilgar, M. Z., & Coşgun Ilgar, S. (2015). Göç ve göçmenliğin psikolojik yansımaları (Vatansız vatandaş olmak). Disiplinlerarası Göç ve Göç Politikaları Sempozyumu 2015, 159–177. İstanbul: İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi.



Yorumlar